7 Aralık 2014 Pazar

Hızlıca İngilizce Öğrenmek İçin 10 Önemli Bilgi

http://ataraxiatheatre.com/wp-content/uploads/2013/07/2013-08-01-english-lesson.png

1.    İngilizce öğrenme amacının belirlenmesi. Öğreneceğiniz dile ne kadar ve niçin ihtiyacınız olacak bunun belirlenmesi gerekir. Böyle olduğu takdirde anlamsız ve gereksiz yere gramer kurallarına boğulmayacak ve zamandan tasarruf edeceksiniz. Eğer filolog olmayacaksanız detaylı gramer kurallarını bilmenize gerek yok.

2.    Nasıl öğrendiğinizi öğrenmeniz gereklidir. Toptancı yaklaşımdan ziyade kendinize has bir dil öğrenme yönteminizi oluşturmanız gereklidir. Örneğin beyninizin sağ lobunu mu daha baskın kullanıyorsunuz yoksa sol lobunu mu?* Bu çalışmalarınıza etkinlik kalıcılık ve derinlik katmanız açısından çok önemlidir. Ülkemizde eğitim sisteminde genelde sol lob baskın eğitim yapılmaktadır. Oysa ki, kalıcılık için sağ lobun da devreye sokulması gerekir. Çünkü insan beyninin bir çalışma prensibi var; gerçekle sanalı birbirinden ayırt edemez. Mesela sinemada bir korku filmi izlediğinizde kalp atışları artar, kan basıncı yükselir v.s. oysa ki size yönelik bir tehdit yoktur. Ama beyin bunu gerçekmiş gibi algılıyor.
  
3.    İşte dil öğrenirken de beynin bu prensibinden bol bol faydalanmak gerekir. Örneğin örnek cümleleri bir seneryo dahilinde zihinde bol bol tekraralamak ve cümleleri kurduğunuzu zihinde yaşamanız çok önemlidir. Bu bir nevi İÇ KONUŞMA gibi düşünülebilir. Eğer İngilizce cümleler zihninizde canlanmıyorsa bilin ki o cümleleri dilinizden de çıkaramayacaksınız. Mesela ben mavi, sarı , beyaz dediğimde nasılsa zihninizde bunları çağrıştıran bir şeyler canlanıyorsa aynen öyle de İngilizce kalıpların zihninizde öyle canlanması gerekmektedir.

4.    Ne kadar çok kelime ezberlersem o kadar iyidir YANLIŞINDAN kurtulmanız gerekmektedir. Tabi eğer başta da söylediğim gibi bir filolog olmayacaksanız. Çünkü 10000 tane kelime bilseniz bile bu kelimeleri yan yana koyduğunuzda anlamlı bir bütünlük çıkmayacaktır.
  
5.    O zaman önemli olan kelime ezberlemek değil tamamen KALIPLARA** odaklanmak. Eğer kalıba değil de kelimeye odaklanırsanız, karşınızdaki kişinin cümlelerinden birkaç kelimeye odaklanacak fakat kişi o anda birkaç cümle kuruduğundan anlamı yakalayamayacaksınızdır. Ve zihninizde bir anlam bütünlüğü ortaya çıkmayacaktır.

6.    Telaffuzum çok kötü filmleri izlediğimde Amerikalılar İngilizler gibi telaffuz yapamadığımı görüyorum demeyeceksiniz. Çünkü siz ne bir Amerikalı ne de bir ingilizsiniz. Dolaysıyla da eğer o ülkelerde uzun yıllar yaşamayacaksanız asla onlar gibi telaffuz yapamazsınız. Siz bir Türk gibi İngilizce konuşacaksnız. Bir Hindistanlının Japonun telaffuzunu duysanız bizimkisi çok çok iyi. Dolaysıyla telaffuzu kafanıza takmayacaksınız. Telaffuz zamanla yeteri kadar oturacaktır.
 7.    İngilizce konuşmak öncelikle zihinde başlar. Düşünce ile başlar. Zihinsel olarak her fırsatta kendi kendinize bol bol konuşun. Geçin bir aynanın karşısında İngilizce cümleler kurun. Kendinizi sanki bir diyaloğun içindeymiş gibi hissedin. Saçmalamaktan korkmayın. Yanlış yapmaktan korkmayın. Unutmayın ki kendi ana dilimizi bile konuşurken hatalar yapabiliyoruz.

8.    İngilizce cümeleler kurarken kendi ana dilinizle çatışmaya girmeyin. Unutmayın ki o sizin ana diliniz şimdiye kadar duygu ve düşüncelerinizi bu dille aktardınız. İngilizce öğrenmek için TÜRKÇE DÜŞÜNMEYİ UNUTUN GİBİ BİR SAÇMALIĞI ZİHNİNİZDEN ÇIKARIN. İnsanın kendi ana dilinin kalıplarından çıkması vaki değildir. Beyinde bir sorun yoksa tabii.
  
9.    Tekrar yapmaktan bıkmayın usanmayın. Tekrar unutmanın önündeki en büyük engeldir. Ne demiş eskiler” Et tekrarür ahsen, velev kane yüz seksen” tekrar güzeldir yüz seksen kez olsa dahi. Bu davranışlarınıza -ki konuşmak ta bir davranıştı-r, otomotikleşme katacaktır.
  
10.Dil öğrenirken her anı değerlendirin. Çünkü ders çalışmak sadece masa başında olmaz. Örneğin ufak zaman aralarında bol bol zihinsel canlandırmalar yapıp dilinizle yapabildiğiniz kadar tekrar edin. Ve uunutmayın ki, dil öğrenirken savunma ruh hali ile değil, HÜCUM RUH HALİ ile hareket edin. Yani KALIPLARI olduğunca kullanın eyvah yanlış yaptım şöyle oldu, böyle oldu demeyin. Gerekirse kafa göz yara yara konuşun. İlerledikçe kendi stiliniz olacaktır zaten.  Bir cümleyi kurarken kelimenin İngilizcesi aklınıza gelmiyorsa Türkçesini koyun ve geçin. Aksi takdirde kelimeye takılıp kalacak ve konuşma hızınızı keseceksiniz. Oysa ki kelimeyi daha sonra sözlükten bakıp öğrenebilirsiniz.

4 Aralık 2014 Perşembe

DNA'yı uzaya gönderildi.

Hayatın uzaydan gelip gelmediği sorusundan yola çıkarak birçok soruyu yanıtlamaya çalışan bilim insanları, bu kapsamda ilginç bir deneye imza attı. Biyomoleküllerin ve tüm organizmaların uzayda hayatta kalıp kalamayacağını merak eden araştırmacılar, yüzeyine DNA yerleştirdikleri bir roketi uzaya gönderdi. DNA'nın hayatta kalmayı başarması, Dünya'daki yaşamın uzaydan mnı geldiği yoksa gezegenimizde mi oluştuğu sorusuna yeni bilgiler sunacak.

Uluslararası bir araştırma ekibinin gerçekleştirdiği deneyde, Brezilya'da üretilen VSB-30 iki aşamalı katı yakıt kullanan roket kullanıldı. Bilim insanları, 29 Mart 2011'de İsveç'in Kiruna kentindeki ESRANGE Uzay Merkezi'nde yapılan ateşmele öncesinde, roketin yüzeyine, talıma yükünü koruyan kısmın dışına ve aynı bölümün altına DNA yerleştirdi. Ateşleme toplam 780 saniye sürerken, roket 378 saniye yerçekimsiz ortamda kaldı.

Biri bakterilere karşı antibiyotik sağlayan, diğeri de spesifik bir proteinin şifreleme özelliğine sahip iki geni taşıyan roket, 268 kilometre irtifaya ulaştı ve 13 dakika sonra Dünya'ya döndü. Yüzeyindeki sıcaklık ortalama 1000 dereceye ulaşan roketin yüzeyi özel bir solüsyonla temizlendikten sonra, DNA'nın halen var olduğu görüldü.

DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDEN DAHA DAYANIKLI

PLOS ONE dergisinde 26 Kasım'da yayımlanan araştırmaya göre, antibiyotik özelliği sunan gen, bağışıklık sağladığı bakteriye nakledildiğinde bu özelliğini ortaya koymayı başardı. Yeşil floresan protein geni ise laboratuvar ortamında yetiştirilen insan hücrelerine aktarıldığında yeşil renk ortaya çıkardı.

Sonuçlar, DNA'nın düşünüldüğünden daha dayanıklı bir molekül olduğunu gösterirken, donanımlar üzerinden temzilenmesi için özel olarak steril edilmesi gerekildiğini ortaya koydu. Bilim insanları, roketlerin DNA deneyleri için kullanılması için ideal olduğuna dikkat çekerken, atmosfden çıkış ve giriş esnasında hayatta kalabilen DNA üzerinde yeni deneyler yapılacağını belirtti.